17 Şubat 2012 Cuma

Fetih Değil, Ulubatlı Hasan'ın Hikayesi...

Dün akşam Fetih 1453'e gideceğimizi söylemiştim... Arabanın anahtarlarını işyerinde unutmak, taksi bulamamak gibi bir sürü aksilikten sonra nihayet sinemadaki yerimizi aldık.
Ben ikide bir "inş. yanımızdaki koltuk boş kalır..." diye dua ediyorum, sağolsun, eşim de ikide bir "böyle bir şey mümkün değil." diyordu. Tüm salon tıklım tıklım doldu, doldu, doldu... Ama bir tek yanımızdaki koltuk boş kaldı :) Ben de palto ve çantamı oraya bırakarak filmimi rahatça seyredebildim, böylece. Yihuuuu....

Film yaklaşık 3 saat sürüyor, bir ara hiiç ara vermeyeceklerini düşünmeye başlamıştım:)) Çok büyük umutlarla ve heveslerle gittiğim için ben beklediğimi alamadım. Film kötü mü? Hayır, güzel, çok güzel ama aylar öncesinden beklemeye başlayınca demek ki insan daha farklı bir şeyler arıyor.

Bir de Fetih'in tesadüfmüş gibi anlatılması, Sultan Mehmed'den çok Ulubatlı Hasan karakterinin öne çıkması hoşuma gitmeyen taraflar. Halbuki Sultan Mehmed'in karadan gemileri yürütme fikrini nasıl bulduğu, bunun önemi ve hocası Akşemsettin ile ilişkisi anlatılsa Fetih olayı ve sultan daha ön planda kalacakmış gibi düşünüyorum. Her şeye rağmen güzel ve keyifli bir 3 saat yaşadım. Osmanlı filmi deyip de perdeye birbiriyle kavga eden, çağlarca analtılan o edepten nasibini almamış çıplak bir haremi getirmemişler, en azından.

Sultan Mehmed  daha ön planda olsaydı on numara olacak bir filmdi. Her şeye rağmen seyretmeye değer.

Not: İkinci yarı başlarken makinistin dalgınlığı yüzünden film sessiz başladı ve Sultan Mehmed'in hatununa yazdığı mektubu duyamadım. O kısmını bilen, duyan, gören varsa... :p

2 yorum:

Hale dedi ki...

Harikasin canim izlersem anlatirim mektup kismini;)

Pamuk Sekerim dedi ki...

@Hale,
İnce düşüncen için çook sağol ama sanırım sen yaklaşık birkaç ay sinema salonlarındna uzak olacaksın:) Biz seyredip biz anlatacağız artık:)